Dijitallik üzerine bir yazı yazıldığında ya da konuşulduğunda hep söze/yazıya “Dijitalleşen dünyada…” diye başlarız. Evet, bahsi geçen bu dünyada dile getirmek istediğim asıl şey insanların sosyal medyayı kullanış biçimlerinden bahsetmek istemekteyim.
Amacım yapılan paylaşımların doğruluğundan veya yanlışlığından söz etmek değil. Sosyal medyapaylaşımlarının kişinin ya da yaratılmaya çalışılan yeni bir kimliğin (sosyal maske) nerede, kiminle, ne düşünüyor, ne yiyip içiyor kısmına takılmamak mümkün değil? Hiç kimseyi ilgilendirmeyen bu eylemseller sosyal medya kullanıcısını çok fazla ilgilendirmektedir. Bu anlamsızlık için kafa yoran, düzenlenen sofraya hiç dokunmadan fotoğrafını çekip paylaşan, saatlerce bir karelik paylaşım yapabilmek için selfi çekip düzenleyen vaktini bunlar için harcayan insan evladını görüp üzülmemek içten bile değil? “İnsanlık ne kadar ilerledi.” derken, bunları görüp “İnsanlık ne kadar geriledi.” demek geliyor bazen. Gerçekten ve yaşamdan uzak olan kişilerle iletişim kurmak gitgide zorlaşmaya başladı. Anlık beğeni ve takiplerle mutlu olan bu insanların bir an önce dijital robot kimliklerinden çıkıp yaşamsal, toplumsal dünyaya dönüş yapmaları gerekiyor.
Teknoloji gün geçtikçe ilerlerken ekran içine gömülü kameralar gibi bu dijital robotlarda kendi içlerine ve ekranlarına gömülü. Peki, bu dijital mecralar insan hayatına erken mi girdi yoksa yerinde kullanmasını mı unuttu insanlık?