Para ve Ekonomi üzerine |
İnsanlar ilk çağlardan bu yana hayatta kalmak için üretmiş ve bu üretim döngüsünde ihtiyacı olanın fazlasını nasıl değerlendireceğim diye düşünürken ticaret ortaya çıkmıştır yani şöyle ki; benim tarladan kaldırdığım buğday 25 kg gibi bir miktar olsun. benim bir yılı çıkarmam için bana lazım olan buğday miktarı 20kg dır yani ben bu artan 5 kg buğdayı bir şekilde değerlendirmeli bir nevi elimden çıkarmalıyım.
Aslında gerçekten mantıklı düşününce yapacak daha mantıklı ne olabilir ki? Artan ürünümü elden çıkarır daha yeni ürünler alarak hem ürün çeşitliliğimi zenginleştiririm hem de elde ettiklerim çürümeden bir şekilde değerlenmiş olur. İlk çağlarda emek ve dayanışma içerisinde insan ekip biçer fazlasını takaslar yeni ürünler elde eder bu ürünler üretime dahil olur ve bu döngü böyle devam eder. Bahsettiklerim çok ilkelce olabilir ama asıl ticaret bir zamanlar buydu. (Yani bilgisayar başından Bitcoin alıp değerlenmesini bekleyemezdiniz ) genel bir yargıya varacak olursak insan ticareti, temel ihtiyaçlarını yerine getirmek için bulmuştur. Yani benim fazladan buğdayım varsa ve hiç elmam yoksa ve elmaya ihtiyaç duyuyorsam buğdayı olmayıp elması olan birini bulup teklifte bulunmam gerekti. Ve işte aslında tam bu noktada takas sistemi kendini kendi silahıyla vurmuş oluyor. Şöyle ki burada elmada buğdayda birer ürün yani ben buğday elde etmek için emek harcıyorum aynı şekilde karşı taraf elma elde edebilmek için emek harcıyor. O zaman şunu rahatlıkla diyebiliriz elmada buğdayda bir değere sahip. Yani elmanın var olmasında bir emek var buğdayın var olmasında bir emek var ama bu emeğe eşdeğer bir ölçü nasıl bulunabilir -evet belki 5kg fazladan buğdaya sahibim ama hiç kuşkusuz 5kg buğdayın değeri 1kg elma edemez yani en azından bana göre çünkü ben buğday yetiştirebilmek için emek çaba harcıyor ayrıca yağmur bekliyorum bir rençber ise genel olarak elmayı sadece ağaçtan toplar- başka bir sorun ise eşleşme bulma sorunudur. Yani benim 5kg fazladan buğdayım var ve elma almak istiyorum fakat benim rençber arkadaşım zaten buğdaya sahip yani ben rençber arkadaşımla ticarete girememiş oluyor ihyacımı karşılayamıyorum. Fakat sonuçta buğday buğdaydır günün sonunda karnını doyurmak için una ihtiyacın var bu yüzden başka bir rençber arkadaşıma gidiyor ve elmayı elde ediyorum.(zaten en baştaki rençber arkadaşım buğdayı başkasından almıştı) işte burada ortaya şöyle bir şey çıkıyor; “buğday herkez için önemli ve aranandır” demek ki ben buğdayı hertürlü satacak birilerini bulabiliyorum. İşte burada bizim küçük köyümüzde buğday artık “para” dediğimiz olgu oluyor. Yani herkes için genel geçer bir değere sahip herkes için genel bir takas değerine sahip bir meta. X kg buğday = x kg elma ise bu denklemi tersine çevirdiğimizde aynı yargıya varmış olacağız. Bu durumda denklemi daha basitleştirmek ve o ilk çağdaki “eşleşme sorununu” bir daha yaşamamak için bu iki değerin bir üçüncü değere eşit olması gerekir. Bu değer paradır. Para dünya sahnesine böyle çıkmıştır. İlk çağlarda para olarak görülen değer “altındı” altının önemli bir meta olarak gösterilmesinin nedeni nadir bulunması kolay işlenebilmesidir. Fakat cebinde 100 altınla gezmek gerçekten zor belki hayatını tehlikeye atabilecek bir durumda bile kalabilir insan. Bu yüzden parayı basan sarraflar küçük ücretler karşılığında insanların altınlarının alıp onlara borçlu olduklarını belirten bir kil tablet veya kağıt ile altınları koruma altına alıtyor ve böylece bankacılık başlamış oluyor.
Buraya kadar herşey çok güzel (bu noktada parannın veya kil tabletlerin değersiz olduğundan bahsetmeyeceğim benim bahsetmek istediğim daha fazla “DEĞER YÜKLEDİĞİMİZ” değerler)
Ben altına sahip olmak için madene iner o çok zor bulunan cevheri çıkarır ve yer yüzün de istediğim bir biçimde değerlendirebilirim. Ne kadar çok yukarda bahsettiğim gibi aslında bir elma bile para niyetine kullanılabilinebilir olmasına rağmen tercih edilmese de ben sarı bir taş parçasına sonsuz bir “ÜÇÜNCÜ DEĞER” atamış oluyorum. İşte tam da işin felsefesi burada. İNSANLARIN SARI BİR TAŞ PARÇASINA DEĞER VERMELERİ. Altın denilen bu taş nadirliğine göre yerini gümüşe,bakıra ya da alaşımlara bırakıyor. Aslına bakarsanız insanoğlu altın olmadan pekala yaşayabilir. Yani altın dolarlı kolye takmadan hayatıma devam edebilirim fakat yemek veya barınak olmadan asla. Biz insanlar farkında olmadan metaların dışında bir meta ürettik. Bu zamanında altındı şimdi ise banknotlar. Cebimizde taşıdığımız kağıt parçaları bizim hayatımızı şekilllendirmemizde kilit rol oynuyor. Halbuki bir kağıt parçası böylesine büyük bir değer taşımamalı. Aslında kağıt banknotlara taşıyamayacağından daha büyük yükler yükleyen tarihteki ilk bankacılardı. Sizden değerli altınlarınızı muhafaza etmek için alır bunun karşılığında size bir kağıt verir bedel olarak altından bir miktar alırdı .Aslında gerçekten çok mantıklı ve cazip gelen bir sistem. Kilolarca altını yanımızda taşıyacağımıza verilen kağıtları düzgün bir şekilde muhafaza eder,tüm yağma ve haydutluklardan korunurduk. Altınlarımızı geri istediğimizde ise sahip olduğumuz kağıdı bozdurup tekrar istediğimiz gibi değerlendirebiliriz. Sistem güzel fakat insanoğlu dünyadaki bütün güzelliklere tepki olarak doğan bir yaratık olduğu için bu sistem de bozuldu. Çünkü sarraflar altın karşılığı verilen kağıtları sayısız bir şekilde basmaya başladı. İlk banknotun doğuşu işte böyle oldu. Bu sistem er ya da geç çökmeye mahkumdu. Çünkü eğere bankadaki altın miktarından çok kağıdını bozdurmak isteyen kişi varsa otorite ödeme yapmakta zorlanacak ve tüm düzen yerle bir olacaktı. Fakat günümüze kadar para babalarının var olduğu gerçeğini göz ardı etmeyecek olursak sistem ne kadar bozulmaya elverişli olsa da herhangi bir bozulma –ciddi anlamda bir bozulmadan bahsediyorum çünkü dünya üzerindeki tüm ekonomik krizler ve hiperenflasyon vakaları buna örnek verilebilir- görülmemektedir. Bunun nedeni ise tüm kağıt sahiplerinin aynı anda bankadan paralarını istemelerinin düşük bir olasılık olması. Bu işin perde arkası kısmı aslında sistem böyle işliyor fakat aslına bakarsanız altın ne kadar değerli olursa olsun banknotun insanoğluna sağladığı konfor eşine az rastlanır türde. Fakat paranın bankerler tarafından sürekli piyasaya pompalanması ve bir noktadan sonra piyasada oluşan banknot bolluğu bugünkü aşina olduğumuz enflasyonu doğurdu. Kısacası paranın icadı boyunca zenginler zenginleşmeye,halk fakirleşmeye devam etti ve etmeye de devam ediyor.
Dünyada ki tüm krizler ve isyanlar para üzerine aslında -dolaylı veya direk- savaşlar,devrimler,açlıklar ve niceleri. Belki de tüm bunlar Marx’ın da dediği gibi kapitalizmin sonunun geleceğine delalettir. Kim bilir?